“Pinokyo büyülü bir dünyaya götürüyor bizi. Bu bir çocuk kitabı değil sadece. Yaşam boyu bize eşlik edebilecek bir kitap. Ben de farklı zamanlarda ve dönemlerde tekrar tekrar okudum bu kitabı. Kitabın en kötü yanı bence sonu, Pinokyo’nun gerçek bir çocuğa dönüşmesi. Collodi bizlere ondokuzuncu yüzyıldan kalma bir yazar olarak tam bir ahlak dersi veriyor bu sonla. Bence çok yazık, çünkü Pinokyo Pinokyoluktan çıktığı anda çocukluğunu da yitiriyor…Toplumun kurallarına körü körüne boyun eğen bir budalaya dönüşüyor”.
Frederico Fellini
Carlo Collodi’ nin 19. yy.da yarattığı masal kahramanı Pinokyo’ nun Geppetto Usta tarafından tahtadan kuklaya, kukladan da insana dönüştürülme macerasını bilirsiniz. Özellikle de “yalan söylersen Pinokyo gibi burnun uzar”, sözü toplumumuzda ne kadar yer etmiştir bu masal sayesinde. Alfred Jarry’ nin yarattığı Kral Übü tiplemesi ise Pinokyo kadar tanınmasa da özellikle yazıldığı dönemde ses getiren, tepki uyandıran, yasaklanan oyunun baş figürüdür. Collodi’ nin Pinokyo’su haylazlıklarıyla, saflığıyla sıradan bir çocuk olarak karşımıza çıkarken, Jarry’ nin Kral Übü’sü dış görünüşü ve despot uygulamalarıyla itici ve korkunç bir yaratıktır.
Yazar Zehra İpşiroğlu, Pinokyo Kral Übü’ nün Ülkesinde oyununda bu iki figürü bir araya getiriyor. Pinokyo ve Kral Übü’ nün yanısıra dünya klasiklerinden tanıdığımız Peter Pan, Kırmızı Şapkalı Kız, Keloğlan gibi masal figürleri de bu oyunda Übü sisteminden nasiplerini alıyorlar. Oyunda diktatör sistemin, dayatmanın, baskının, şiddetin, çocuk ve insan haklarının altını çizen yazar, trajik toplumsal olguları gülünç ve absürd unsurlarla harmanlayıp, okuyucuyu olgular üzerine düşünmeye, sorgulamaya ve eleştirmeye davet ediyor. O anlamda bu oyun bir kara güldürü örneği.
Orjinal masalda Pinokyo’ nun tahta bir kukladan kanlı canlı bir insana dönüşmesi söz konusuyken, İpşiroğlu’ nun oyununda Pinokyo kendini otoritenin, şiddetin ve diktatörlüğün kurumsallaştığı bir Übü dünyasının ortasında bulur. Kendisine uyum sağlamayan bireyi sisteminin çarkları arasında ezen, yutan bir mekanizmadır bu. Rüşvet, yolsuzluk, şiddet ve halkın dini ve geleneksel değerlerini kendi çıkarları için kullanarak başa geçen Kral Übü ülkenin tek hakimidir artık. Korkunç dış görünüşüyle, düzeysiz tavırlarıyla son derece itici ve ürkütücüdür bu lider. Okul, eğitim sistemi, kültürel hayat, medya, bilim dünyası, yasalar kısacası ülkenin tüm kilit noktaları Übü ve himayesindekilerin kontrolü altına alınır. Görünürde herşey usulüne uygun yapılmaktadır. Halk gerçekleri göremeyecek kadar körleşir.
Diktatörlerin mutlak hakimiyetlerini sürdürme ve geleceğe yatırım yapma idealleri tartışılmaz. Hal böyle olunca da okul eğitimi diktatörlerin programında ayrı bir önem kazanıyor hiç şüphesiz. Çocukların birey olarak görülmediği, haklarının göz ardı edildiği, bağnaz ve diktatör uygulamalarla eğitildiği bir eğitim sistemininin içine düşen, yaşam deneyimi olmayan naif Pinokyo, ayrıksı ot olarak dikkatleri üzerine çeker. Bireyin düşünmesi, sorgulaması, sıradışı olması, tepki vermesi kabul edilemez böyle bir sistemde. Aslında birey olmak da kabul edilemez. Bireyler tek tip insana dönüştürülür, übüleştirilir. Pinokyo gibi direnenler için özel dönüştürüm makineleri bile düşünülmüştür. Übükop makineleri… Başına gelmedik olay kalmayan Pinokyo’ nun übüleşmekten başka seçeneği yok gibi görünmektedir. Onun bu girdaptan kurtulması mucizelere bağlıdır.
Pinokyo Kral Übü’ nün Ülkesinde kitabında her ne kadar masal figürleri yer alıyorsa ve çocuk dünyası ve hakları ana temaysa da, hedef okuyucu kitlesi çok genç okurlar değil. Daha çok okuma ve sorgulama edinci kazanmış olan genç ve yetişkin okuyucu kitlesini hedef alıyor bu oyun.
Oyunun dili, masal figürlerinin öyküye katılması, fantastik, gülünç ve bir o kadar da trajik olaylar, gözümüzde çarpıcı ve renkli resimlerin canlanmasını sağlamaktadır. Oyun metninin kendi içinde varolan bu dinamizmi, yaratıcılığın alabildiğine kullanılabileceği farklı ve keyifli sahnelemelerin oluşmasına olanak sağlayacaktır. Yazar İpşiroğlu, kitabın Dramaturji Notları bölümünde oyunun simgesel boyutundan sahne müziğine kadar, sahnelemeye katkı sağlayabilecek önerilerde de bulunuyor.
Oyunun farklı ve yaratıcı sahnelemelere fırsat veren renkli yapısından cesaretle 2012 yılında Fethiye Kültür ve Sanat Etkinlikleri çerçevesinde 6. ve 7. sınıf öğrencileriyle bir radyo oyunu hazırlama olanağım oldu. Çocukların daha ilk günden metnin özünü, esprisini kavramış olmaları, oyuna yaratıcı düşüncelerle ve farklı efeklerle katkı sağlamaları, hatta gerekli olmadığı halde birkaç öğrencinin bir gecede rollerini ezberlemeleri ve kayıtlar bitene kadar büyük bir özveriyle, sabırla ve istekle çalışmaları bizim için büyük sürpriz olmuştu. Görsel medyanın çok daha baskın olduğu günümüzde sadece kulağa hitap eden bu radyo oyunu atölyesi gençlere öyle keyif vermişti ki, etkinlik haftasının son gününde oyunu sahnede oynamak istediklerini dile getirdiler. Çocuklarla yaşadığım bu deneyim, bu oyunun sahnesel gücünün göstergesiydi benim için.
İpşiroğlu’ nun Pinokyo Kral Übü’ nün Ülkesinde oyununda yarattığı bu atmosfer her ne kadar hayal ürünüyse de, baskıcı, antidemokratik, hoşgörüsüz ve diktatör sistemlerde görebileceğimiz tipik uygulamalar olması açısından bizlere yabancı değil. Bu oyunda yaratılan atmosferle, geçmişte ve günümüz Türkiye’sindeki ve demokrasi ve insan haklarından nasibini alamamış dünyanın birçok ülkesindeki keyfi uygulamalar arasındaki paralellikler dikkat çekiyor.
Pinokyo’ yla birlikte Kral Übü’ nün ülkesine gitmeye, bu ülkede olan bitenleri anlamaya ve içinde yaşadığımız sistemleri bir kez daha gözden geçirmeye, sorgulamaya ne dersiniz?