Hakaret mi? Hayır. Eleştiri mi? Evet. Hakaret anlık bir öfke patlamasıdır, gözü dönmüşlüktür, ilkelliktir ve hiçbir zaman, hiçbir koşulda onaylanmayacak bir şeydir. Çünkü hakaret, nefret ve şiddet söylemleri yeni şiddet söylemlerine yol açar. Şiddet şiddeti doğurur. Hakaret özünü şiddet ve yıkıcılıkta bulur, eleştiri ise yapıcıdır, yol açıcıdır. Hakaret zehirlidir, zehirdir, eleştiri ise panzehir. Hakaret çok kolaydır, eleştiri ise çok zor, çaba, emek ve zaman ister. Sanatın özünde ise eleştiri vardır.
Genco Erkal hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla soruşturma açıldığını duyduğumda dondum kaldım. Tiyatrosuyla ve eleştirel duruşuyla yaşamında ve sanatında sadece yapıcılığın izini süren Genco Erkal ile hakaret sözcüğünün içerdiği yıkıcılığı yan yana getirmekte bile zorlanıyorum.
Haksızlığı, adaletsizliği, yıkıcılığı tetikleyen mekanizmalar nasıl ortaya çıkıyor, hangi güçler bunları tetikliyor, kimsenin kimseyi ezmediği özgür ve barışçıl bir dünya nasıl oluşabilir? Dünyanın her yerinde, her dönemde sanatçıların sordukları bu soruları tiyatroda ve sosyal medyada Genco Erkal de soruyor. Oyunlarında da on yıllardır bu sorulara yanıt arıyor; baskılı toplumlarda aydın sorumluluğundan, göç ve sığınmacıların sorunlarına, savaşın acımasızlığından, bağnazlık ve din sömürüsüne, kapitalizmin çirkin yüzünden insan ticaretine değin sahnelediği, oynadığı her oyun bu arayışı gündeme getiriyor. Ve bu oyunların hepsinde cesaret, sabır, insan sevgisi ve yapıcılık var. Sorgulayıcı ve eleştirel duruşu ise ona yol gösteren parlak bir ışık gibi.
Genco Erkal’ın yapıcılık yolundaki bu uzun yürüyüşüne kim bilir benim kuşağımın dışında benden önceki ve sonraki kaç kuşak eşlik etmiştir, kaç kişi ondan ve onun tiyatrosundan etkilenmiş ve esinlenmiştir.
Tiyatromuza yön veren böyle bir sanatçıyı el üstünde tutmamız gerekirken böylesine hor görmemizi nasıl açıklayacağız? Sanatı hep bir tehdit olarak algılayan otoriter zihniyet mi? Cehalet mi? Kim bilir kaç kere sormuşuzdur ve soracağız bu soruyu daha kendimize. Ve hayal bu ya, gün gelecek bu soruyu sormamız bile gerekmeyecek, belki de unutmuş olacağız, belki de eskiden, çok eskiden insanlar soru sormanın da, eleştirmenin de sanatın da ne olduğunu bilmiyormuş diyeceğiz, çok eskiden insanlar düşünmeyi saldırganlıkla, yapıcılığı yıkıcılıkla karıştırıyorlarmış diyeceğiz. Hayallerin sınırı yok ki.