Bugün çoğunlukla “kutsal aile” kavramına öncelik veren dizilere rastlıyoruz. Önümüzdeki yıllarda sayılarının giderek artacağını düşündüğüm bu tür dizilerde bireye, bireyin haklarına en küçük bir değer bile verilmediğini görüyoruz. Kutsal aile ideolojisi çoğu kez gerçeklerden uzak yapay bir kurguyla ele alınırken kimi dizilerde de sorgulanıyor.
Kardeşi için sevdiği kadından vazgeçen mert erkek
Örneğin iki kardeşin çatışmasının ortak halli ve zengin iki aile çerçevesinde anlatıldığı “Kuzey Güney” dizisinde ki “iyi çocuk” Kuzey’in bağlı olduğu değerler bireysellik bilincinin hiç gelişmemiş olduğu gösteriyor. Kuzey’in sevdiği kıza vaktiyle kardeşi Güney’in nişanlısı olduğu için ulaşamaması buna tipik bir örnek veriyor. Bu açıdan kendini hep suçlu ve sorumlu duyar. Ama bu da onun ne kadar mükemmel bir insan olduğunu anlatan büyük bir özveri olarak gösterilir. Oysa kardeşi çoktan başkasıyla evlenerek başka bir yaşam seçmiştir. Dizi de iki kardeş arasında kalan kadına ise kendi duyguları, yaşantıları olan bir insandan çok iki kardeş arasındaki çatışmayı körükleyen bir obje gözüyle bakılır. Kadın erkekler arasında oradan oraya savrulan bir kurban rolündedir. Böylece Kuzey karakteriyle kardeşi için kendini feda eden ideal bir aile bireyi yaratmak kaygısıyla inandırıcılığı hiç olmayan abartılı ve yapay olaylar birbirini izler.
Alp Nevruz (Sinan Egemen)-Deniz Baysal (Hazan Çamkıran)-Çağlar Ertuğrul (Yağız Egemen) Fazilet Hanım ve Kızları dizisinde iki kardeş bir kıza aşık olur.
Aynı şekilde “Fazilet Hanım ve Kızları” dizinde varlıklı ailenin iki oğlu aynı kıza aşık olur. Ağabey kardeşinin sevgilisine aşık olduğu için vicdan azabından kendini yer. Genç kız uzun süre ağabeyi sevdiğini kabul etmez, duygularını zorla bastırır, ancak yaşadığı iç çatışma onu neredeyse delirme noktasına götürür. Ağabeyin de genç kızın da üstünde inanılmaz bir aile baskısı vardır. Çünkü onların birbirlerini sevmeleri tabudur. Sonunda duygular ortaya döküldüğünde ağabeyin kendisine ihanet etmesini hazmedemeyen küçük kardeş “göstereceğim o şerefsize” sözleriyle yapmadığını bırakmaz. Bireysel ilişkiler değil aile ilişkileri her şeyden önemli olduğundan insanlar çok acı çekerler. “Ailen için bunu yapmaya mecbursun”, “önce aile sonra sen”, “Aileni düşünmelisin” gibi sözler babanın ağzından hiç düşmez. Kutsal aile imgesinin bu kadar abartılmasının temel nedenini toplumumuzda bireysellik bilincinin yeterince gelişmemiş olmasına bağlayabiliriz.
Ailem için canım feda
Kırsal kesimdeki kadınlarla kentsoylu kadınların bir araya geldikleri ve büyük çatışmalar yaşadıkları “Karagül” dizisinde anne, annelik kavramı yine insan haklarının önüne geçecek bir biçimde savunulduğu gibi kardeşler arasındaki ilişkiler de kutsallaştırılır. Örneğin ikizler Ada ve Maya farkına bile varmadan aynı çocuğa aşık olunca, çocuğu sevgilisi olarak çoktan kabul etmiş olan Ada kendini Maya için feda etmeye kalkar. Öte yandan yirmi yaşına gelmiş koskoca bir adam ya da kadın bile anne mitosundan kurtulamaz. Öte yandan yirmi yaşına gelmiş koskoca bir adam ya da kadın bile anne mitosundan kurtulamaz.
Böylece dizideki kişilerin anne olmak, evlat olmak, kardeş olmak adına kendilerine ya da -birbirlerinin özel alanına girerek- birbirlerine uyguladıkları baskılar sınırsızdır. Aile içi ilişkilerin bir baskı ve şiddet mekanizmasına dönüşmesi bazı kişilerin bu çarkın altında kalıp ezilip yok olmaları kişiler arasında yaşanan büyük trajediler olarak gösterilir. Ama bu trajediyi yaratan zihniyet hiç sorgulanmaz; idealize edilmiş, soyut bir annelik ve aile kavramı bağlamında insan haklarının hiçe sayıldığı bir dünyadır gösterilen. Ama bu öyle bir biçimde sunulurki izleyici bunu bir alınyazısı ya da kadermiş gibi alımlar.
Bireysel ilişkiler değil aile ilişkileri her şeyden önemli olduğundan insanlar çok acı çekerler. “Ailen için bunu yapmaya mecbursun”, “önce aile sonra sen”, “Aileni düşünmelisin” gibi sözler babanın ağzından hiç düşmez
Ailenin dokunulmazlığı
Sonuçta bir çok dizide gösterilen nostaljik aile anlayışında bireyin değil ailenin çıkarlarının ön plana geçtiğini görüyoruz. Bu bağlamda ailenin bütünlüğü imajının her ne pahasına olursa olsun korunması için aile içi şiddetin, cinayetin vb. olayların örtbas edilmesi, ailede şiddet ortamında yetişen çocukların da ellerine fırsat geçtiği anda şiddet uygulamaları, başka deyişle şiddet bağımlısı olmaları, babanın ailenin şefi olarak ailede terör rüzgarı estirdiği klasik aile modelinin iflas etmesi, başkalarını kolaylıkla ötekileştiren kendi içine kapalı bir aile anlayışının geçerliğini yitirmesi gibi izlekler ataerkil sistemi sorgulayarak ya da çoğu kez o sistemin değerlerini kabul ederek gündeme geliyor. Ataerkil aile sisteminin altında en çok kadınların ve çocukların ezildiğini gösteriliyor. Kadınların yaşadığı baskılar ne kadar melodramatik ve trajik bir biçimde gösteriliyorsa, bağırış çağırış ağlama yakınma ne kadar çoksa arabeski seven izleyicinin de beğenisi bir o kadar artacaktır. Dizi yapımcılarının bunu da hesaba kattıkları kesin.