Unutma, geçmişi bilinçaltının karanlığına gömme… Sorunları yok saymak ya da yokmuş gibi yapma…Gerçeklerle yüzleşmeme. İkiyüzlülük, yalan… Hakan Günday’ın senaryosunu yazdığı “Şahsiyet” dizisinin adı “Unutma” olabilirdi (Yönetmen: Onur Saylak). Çünkü unutma üzerine çok yönlü bir düşünme sürecinin içine çekiyor izleyiciyi.
Alzheimer hastası olduğunu öğrenen emekli bir komiserin unutmaması gereken olaylarla yüzleşen bir dizi katiline dönüşmesinin anlatıldığı bu dizide olayları tetikleyen komiserin geçmişte bir kasabada tanık olduğu ve neredeyse kasabanın bütün erkeklerinin karıştığı bir çocuk tacizi olayı karşısındaki çaresizliğidir. Çünkü hakiminden savcısına ve politikacısına değin önemli bürokratların da işin içinde olduğu bu taciz olayı üst düzeyde merciler tarafından yok sayıldığından hukuk sistemi işleyemez bir hale gelmiştir. Komiser adaletle hukukun aynı şey olmadığının bilincine vardığı anda unutma ve unutturulmaya karşı savaş açar. Böylece gerilimli bir polisiye çerçevesinde hukuk sisteminin hiç işlemediği bir düzen gösterilir. Toplumumuzda son yıllarda yaşanan taciz olaylarına gönderme yapan bu internet dizisi bir sorunu yok saydığınızda o sorunun kendiliğinden uçup gitmediğini, tam tersine hiç ummadığımız bir anda geri döndüğünü anımsatıyor bize. Aynı zamanda iyilik kötülük gibi kavramların kesin çizgilerle birbirinden ayrılamayacağı gösteriliyor. Adaleti uygulamaya çalışan iyi yürekli Komiser bir dizi katiline dönüştüğü oranda kötüye dönüşüyor. İntikam hırsı ona hak vermemizi zorlaştırıyor. Öte yandan dizinin finalinde bu olayları araştıran, araştırdıkça da kendi travmatik geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalan Komiser Nevra’nın (Cansu Dere) “Ben sadece iyi bir insan olmak istedim” sözleri belleğimize yerleşiyor. Hukukun hiç işlemediği, zayıfların ezildiği, adaletin olmadığı bir dünyada “iyi” olmak mümkün mü? Tıpkı Brecht’in ünlü oyunu “Sezuan’ın İyi İnsanı”nda olduğu gibi dizinin sonu açık bırakılıyor. Mutlu son mu? Ne yazık ki yok.
Haluk Bilginer adaleti uygulamaya çalışan komiser karakterinde, onun kurbanlarını tuzağa düşürmek için kurguladığı oyun içinde oyun sahnelerini büyük bir başarıyla canlandırmanın ötesinde, kendi olduğu anları (uçurtma uçurma, tango yapma gibi sahneler), hüznünü, korkularını, unutmaya karşı savaşımını, küçük sevinçlerini bütün inişleri ve çıkışlarıyla büyük bir duyarlılıkla canlandırıyor.
Dizide unutma izleğiyle içiçe örülen bir izlek de kadının eril bir dünyada kimlik arayışı. Yüksek öğrenim okuyarak farklı bir alanda uzmanlaşan Komiser Nevra erkek egemen gücün böylesine etkin olduğu, bu nedenle de sürekli olarak ötekileştirildiği bir mesleğe neden yöneldiğini kendisi de bilmez. Ancak dizinin finalinde çocukken yaşamış olduğu ve bilinçaltının derinliklerine iterek unuttuğu travmatik bir taciz olayının onu nasıl yönlendirdiği açığa çıkar.
Dizide gösterilen şiddet ve tacizin doğal olduğu eril bir dünyadır. Bu dünyada bir kadının kendi yolunu bulması çok zor, neredeyse olanaksızdır. Özel alanda Nevra bunu yine de başarırken, toplumsal ve politik alanda tam bir çıkmaz gösterilir. Çünkü sistem eril düzeni her ne pahasına olursa olsun korumak zorundadır…
Unutma kültürünün çok gelişmiş olduğu bir toplumun insanları olarak “Şahsiyet”dizisinin bize çok şey söylediğini düşünüyorum.