Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu’nda Sahnelene, Almancadan çevirdiğim Vaclav Havel’in Bildirim adlı oyunu (Yönetmen: Işık Kasapoğlu) ile ilgili olarak Havel’in dil ile ilgili düşüncelerini paylaşıyorum. Bildirim’in konusu da dilin nasıl iktidar ve güç adına bir manipülasyon aracına dönüştürüldüğü.
Vaclav Havel “Dil gizemli, çok anlamlı ve sinsi bir göstergedir” diyor. “Karanlıkta parlayan bir ışık olabileceği gibi, ölümcül bir ok da olabilir…İçerdiği özgürlük duygusu ve gerçeklikle toplumu etkisi altına alabileceği gibi, aldatıcılığı ve fanatizmi ile insanı hipnotize ederek ölümcül tehlikelere de yol açabilir”. İnsanın dili değil de, dilin insanı nasıl kullandığın başka bir deyişle dilin nasıl bir güdümleme aracı olabileceğinin bilincine varmak yaratıcılığın yollarını açacaktır.
Vaclav Havel başka bir konuşmasında ise sözlere duyulan kuşkunun olumsuz olanı önlerken, aşırı güvencenin felaketlere yol açabileceğine değiniyor. Ve kendi toplumunun yaşadığı uzun ve baskılı dönemin sonucunda genellemelere, ideolojik deyişlere, kalıplaşmış laflara, insanın duygularını hedef alan aldatıcı, tatlı sözlere, demagojiye karşı bağışıklık kazandığını söylüyor.
Eleştirel düşüncenin daha yeterince kök salmadığı, dilin ipnotizma edici gücüne karşın bağışıklığın daha kazanılmamış olduğu ülkemizde ise Havel’in sözünü ettiği ölümcül tehlikeyle her an burun buruna yaşamaktayız. Edebiyat ve tiyatro da bu ortamla hesaplaşmak zorunda.Bu açıdan dilin nasıl bir politik güdümleme aracına dönüştüğünü, insanların beyinlerinin nasıl yıkandığını irdeleyen taşlama türü bir sanatın yeşerebileceği bir ortamda yaşadığımızı düşünüyorum.