Değerli Okurlarım, merhabalar!
Covid-19 pandemisinin ağırlığını artarak yaşıyoruz. Aşılamaya inanıyoruz ama yeterli olup olmayacağından, yeni varyantların ortaya çıkmasından ve sahip olduğumuz, hayatımızı koruduğuna inandığımız önlemlerin yetersiz kalmasından korkuyoruz.
Bu, aslında alışık olduğumuz bir duygu; 21. yüzyıla, yıkılmış Berlin Duvarı’nın yüreklerde yarattığı umutlarla girmiştik ama işler küresel düzeyde pek de beklendiği gibi gitmedi. Nükleer tedirginlik, konvansiyonel tedirginlik, ekonomik tedirginlik, iklim krizleri, dünyanın bir yerlerinde çıkıp duran savaşların tedirginliği, o savaşların ve yoksulluğun yollara düşürdüğü zavallı göçmenlerin tedirginliği, ülkeler arası gelir uyuşmazlığının yarattığı uçurumların tedirginliği. Bir de bunların üstüne pandemi geldi.
Dünyada bireyciliğin bu ölçüde yükseldiği başka bir dönem sanıyorum, olmamıştır. Milyarlarca bireyci insanı, yarattığı tehditle böylesine ortak önlem almaya zorlayan hastalığın yarattığı şaşkınlığı da küresel tedirginliğimize ilave edebiliriz.
Ne yapalım? Yaşamı bir kenara bırakamayacağımıza göre kaldığımız yerden, kuralların ve yasakların elverdiği ölçüde yaşamaya devam.
Yaşamımız evlerde de olsa durmadı diyebiliyoruz oysa gösteri sanatçıları için durum böyle değildi. Bir buçuk yıldan fazla sahneye çıkamadılar, para kazanamadıkları gibi hayatlarını idame ettirmekte büyük güçlükler çektiler. Türkiye şartlarında çok büyük açmazlar yaşadılar. Örneğin birçok kitlesel gösteriye izin verildiği, örneğin lokantacılık sektörü daha kısa sürede hizmet vermeye başladığı hâlde en son, tiyatro salonlarına izin çıktı. Kısa aralıklarla yaşanan açma ve kapama uygulamalarını saymıyorum, toplamda iki gösteri sezonu hiç yokmuş gibi oldu.
Bu yıl, artık belli önlemler altında sanatçılar sahne almaya başladı. Türkiye’de maske ve mesafe uygulaması dışında hemen hiçbir konuda kısıtlama kalmadı, diyebiliriz.
Hem izleyiciler hem de sanatçılar gerçekten duygusal buluşmalar yaşıyorlar şu sıra. Geçtiğimiz hafta Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali dopdolu salonlarda büyük bir başarıyla icra edildi.
Size bu ilk yazımda, birkaç güzel tiyatro haberi vererek “Merhaba!” diyeceğim. Gelecek haftalarda, sanatın tüm dallarından ilginç bulduğum gelişmeleri paylaşmayı sürdüreceğim.
ZEHRA İPŞİROĞLU’NUN OYUNLARI SAHNELERDE
1998 yılından bu yana Almanya’da Duisburg-Essen Üniversitesi’nde Türkçe Öğretmenliği Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışan, en son Köln’de yaşayan yani bir ayağı hep Almanya’da olan ve tiyatroların açılmasıyla birlikte birçok projesi Türkiye’de hayata geçen Sanatçı Zehra İpşiroğlu, çevirilerinin yanı sıra tiyatro, yazın, eğitim, çocuk ve gençlik yazını üzerine çeşitli inceleme yazıları, tiyatro oyunları, kısa öyküleri ve anı kitaplarıyla sanat dünyamızın müstesna bir ismi.
Kendisine ulaştım ve hâlihazırda üç oyununun sahneye konduğunu öğrendim. İstanbul’da, Prodüksiyon Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu ve Berna Laçin’in oynadığı “Hayal Satıcısı”, Zehra İpşiroğlu’nun “Haneye Tecavüz” adlı belgesel-romanından uyarlanan “Yüzleşme” oyunu, Ankara’da Aralık Sahne’de izleyiciyle buluşuyor (Bu oyun geçtiğimiz hafta İstanbul Tiyatro Festivali’nde de gösterildi). Sivas Devlet Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu “Lena Leyla ve Diğerleri” adlı oyunu ise şu an turnede, özellikle Doğu Anadolu’da oynanıyor.
Tümü de kadın sorunlarını gündeme getiren oyunlar. Zehra Hanım’a, “Almanya turnesi ihtimali var mı?” diye sordum. Yurt dışı turne ihtimalinin şu anda sadece “Hayal Satıcısı” için geçerli olduğunu belirtti. Koronavirüs öncesi Amerika turnesi ayarlanmış fakat henüz gerçekleşmemiş.
Başarılı yazarın dijital tiyatro sergisi de “Anlatılamayan Öyküler 7 Kadın” başlığıyla Ankara Cermodern’de ve İstanbul Gazhane’de sergilendi. Sergi, Mart 2022’ye kadar sürecek. Film- videoart ve tiyatro karışımı proje, tiyatroya olduğu gibi enstalasyona da (yerleştirme sanatı) göz kırpıyor.
Değerli sanatçımıza başarılar diliyoruz.
KOMET’TEN MERHABALARIN SONUNCUSU
Ülkemizin plastik sanatlar alanındaki yüz aklarından, yaşamının büyük bölümünü Paris’te geçiren Değerli Ressam Komet, 80 yaşını devirirken son sergisiyle iki yıllık çalışmalarını sanatseverlere sunmanın mutluluğunu yaşıyor. Sergi, on iki adet büyük (intemporel) figüratif resimle altı adet (Alto-Modern) çalışmayı kapsıyor. Resim sergisi 11 Kasım’dan 12 Aralık’a kadar ziyarete açık olacak.
1941’de Çorum’da doğan Komet, 1974’ten itibaren Türkiye’de ve Paris’te aralarında Galeri Maçka, Galerie Hilger (Viyana), Viyana Modern Sanat Müzesi, Lozan Canton Müzesi, Paris Modern Sanatlar Müzesi, Galerie Jean Briance (Paris), Galerie Artist (Berlin) bulunan mekânlarda kişisel sergiler açtı. Komet’i daha nice “Merhabalar!” diyerek ve kendi adımıza sayısız buluşmalar ümidiyle kutluyoruz.
“BİRAZDAN GİDERİZ ŞİMDİ YAĞMUR YAĞIYOR” FESTİVAL İZLEYİCİSİYLE BULUŞTU
Bir tiyatro haberi daha… Genç tiyatrocuların bir araya geldiği ve kadın duyarlılığı üzerine çalışmalara odaklanan Kadıköy Emek Tiyatrosu’nun yeni oyunu Aslı Ceren Bozatlı’nın “Birazdan Gideriz Şimdi Yağmur Yağıyor” önümüzdeki aylarda adından söz ettirecek bir oyun. Bir kadın ile erkeğin ilişkisini, kanıksanmış cinsiyet davranış kodlarından bağımsız ele alan oyun, içinde yaşadığımız pandeminin bunaltıcılığını hem imge ağırlıklı bir metinle hem de son derece modern bir tiyatro anlayışıyla sahneye taşıyor. Oyun sezon boyunca hem İstanbul’da hem de turnede sahnelerde olacak.
Oyunun Künyesi:
Yazan: Aslı Ceren Bozatlı
Yöneten: Özge Erdem
Hareket Tasarımı: Gizem Erdem
Dekor Tasarımı: Cihan Aşar
Işık Tasarımı: Ayşe Ayter
Kostüm Tasarımı: Sıla Karakaya
Müzik: Dengin Ceyhan
Reji Asistanları: Dicle Şengül, Yusufcan Piyade
Oynayanlar: Gizem Erdem, Tanıl Yöntem
Fotoğraf: Murat Dürüm
Görsel Tasarım: Dicle Pektaş