Orlando

Orlando

Bu yazı Zehra İpşiroğlu tarafından yazılmış ve 4 Aralık 2024 tarihinde TEB Oyun‘da yayımlanmıştır. Bu yazıyı kaynağında okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Savaş mı aşk mı?

Her şey az ve öz. Modern geometrik bir sahne tasarımı: Siyah bir platformun önünden aşağı doğru inen eğilimli bir üçgen, sahnedeki kişileri sürekli olarak değiştiren ve çoğaltan aynalar… Sahnenin üstünde zaman zaman çoğalan karanlık bulutlar. Ortada mavi giysiler içinde bir yazı masasının başında kâh yazan kâh kitap okuyan Dorinda…

Ve işte kahraman savaşçı Orlando. Hem güçlü, erkeksi görünümüne hiç mi hiç uymayan ipek gibi yumuşak, tiz kontrtenor sesi ve hem pantolon aynı zamanda etek görünümdeki çiğ sarı kıyafeti ile bu sahnenin odak noktası; çaresizlik içinde, çünkü Angelica’ya deliler gibi aşık ama savaşa gitmesi gerekiyor.

Fotoğraf: Matthias Jung

Neyi seçecek, aşkı mı, yoksa savaşı mı? Kadınsı yanı aşk mı ağır basacak yoksa erkeksi yanı savaş mı? Arka planda Sihirbaz Zoroastro’nun sadece basbariton sesini duyuyoruz. Zoroastro eril dünyanın sözcüsü olarak hem anlatıcı hem de yönlendirici. Öyleyse Zoroastro Orlando’yu yaşadığı iç fırtınadan nasıl kurtaracak? Onun aklının başına gelmesini ve doğru yola girmesini (savaşa giderek) nasıl sağlayacak?

İlişkiler yumağı

Orlando’nun odak noktasını oluşturduğu bu öykünün ana izleği aşk, tutku, kişilik bölünmesi ve deliliktir. Öykü ise basittir: Orlando Angelica’ya aşıktır ama Angelica Orlando’ya duyduğu büyük saygıya rağmen asker Medoro’yu sever, Dorinda ise Medoro’ya aşıktır. Angelica hem Orlando’nun hem de Medoro’nun yanıp tutuştuğu baştan çıkarıcı bir kadındır, Medoro’nun tek amacı Angelica ile birlikte kaçmaktır. Orlando’ya gelince bu ilişkiler karmaşası içinde öylesine amansız bir tutkuya kapılmıştır ki delirmek üzeredir. Oyundaki kostümleri belirleyen göz alıcı renklerin ise simgesel bir işlevi olduğu söylenebilir, kırmızının aşkı, yeşilin umudu, mavinin sadakati simgelemesi gibi.

Sahne yorumunda cinsel kimlik karmaşası

Handel’in 1733 yılında bestelediği Orlando’yu yönetmen Rafael R.Villalobos V.Woolf’un iki yüz yıl sonra yazdığı otobiyografik romanı Orlando’dan etkilenerek Köln Operası’nda yeni sahneledi. Bu romanda da cinsiyet kimlikleri iç içe giriyor ve erkek ve kadın rolleri iyice karışıyor. Sahne yorumunda Orlando’yu bir erkek oynuyor (Xavier Sabata) ama yumuşak kontrtenor sesi kadın sesi gibidir, fantastik kıyafeti de kadınsıdır, Medoro’yu mezzo soprano sesiyle bir kadın oynuyor (Adriana Bastibas) ama beden dili bütünüyle erkeksidir. Sadece kadın ve erkek değil başka cinsiyet kimliklerinin de olabileceğine yapılan gönderme sahne yorumunu iyice güncelleştiriyor. Yazı masasının başında oturan Dorinda ise Wirginia Woolf’a gönderme yapıyor; Dorinda acı çeken bir kadın olarak olayların içinde olduğu gibi gözlemci olarak dışındadır.

Acılar nasıl dinecek?

Dorinda, Medoro Angelica ile giderse yalnızlığıyla nasıl başa çıkacak? Ya Angelica’nın Medoro ile kaçmak istediğini öğrenen Orlando kıskançlık ateşinden nasıl kurtulacak? Savaşcı ruhu ve aklı tutkusunu yenebilecek mi? Angelica ve Medoro sevdiklerini acı içinde bırakarak kaçmayı nasıl başaracaklar? Herkesin birbiriyle uyum içinde olduğu mutlu sona ulaşmak mümkün mü? Üçüncü sahnede ortaya çıkan ve öykünün mutlu bir sonla bitmesini sağlayan Zoroastro bu sahne yorumunda hiç bir büyü yapmaz. O sadece insanlara yardım elini uzatan bir yaşam koçu, bir psikoterapisttir, toplumda kimin hangi rolü üstlenmesi gerektiğini iyi bilir. Herkes kendi yolunu bulursa uyum da sağlanacaktır.

Fotoğraf: Sandra Then

Büyücü Zoroastro yaşam koçu mu?

Son sahnede birden sahnenin ortasında dikey bir yatak belirir. Zoroastro delirmenin eşiğinde olan Orlando’nun yavaş yavaş yatışarak rahatlamasını, sonunda derin bir uykuya dalmasını sağlar. Uyumak unutmak mıdır? Orlando uykudan uyandığında aşk büyüsünden de kurtulmuş gibidir. Dorinda’nın oyunun kilit noktasını oluşturan “Ben kabullendim, sen de kabul et. Aşıkların gitmelerine izin ver” sözlerini büyük bir sükunetle karşılar.
Aşk gelip geçiciyse, ilişkiler de sürekli bir değişim ve akış içindeyse Orlando’nun Angelica’dan vazgeçmesinden doğal ne olabilir? Nitekim bu bilince Dorinda büyücünün desteği olmadan kendiliğinden varmıştır. Bu yönüyle bu yorumun neredeyse felsefi bir boyutu var. Orlando’nun da tıpkı Dorinda gibi rekabet ve kıskançlık duygularından, böylece sevdiği kadını kıskaç altına alan eril bakıştan arınması bu sahne yorumuna güncel bir boyut getiriyor.

Erkek nasıl ehlileştirilir?

Öte yandan Orlando gibi bir kahramanın asal görevinin aşk değil de savaş olduğu görüşü sahne yorumunu yine kadın ve erkeğe kesin roller dayatan ataerkil görüşün içine sıkıştırıyor. Aslında karmaşık olayları en aza indirgeyen bu kadar modern bir yoruma daha hümorist bir yaklaşım, söz gelimi katı savaş ideolojisini kırabilecek bir mizah anlayışı farklı bir boyut getirebilirdi.
Nitekim yaklaşık yarım yüzyıl sonra Mozart Figaro’nun Düğünü’nde bunu başarabiliyor. Bu operanın önemli karakterlerinden çocuk ya da delikanlı Cherubin gördüğü her kadına çılgınca aşık olur, çünkü aşık olmayı yeni keşfetmiştir. Cherubin’in aklını başına getirmenin tek yolu onu yaka paça askere göndermektir. Bütünüyle ironik olan bu sahne komik ve eğlencelidir. Bu nedenle de sahne yorumlarında da genellikle alaylamanın altı çizilir. Orlando, Cherubin’in tersine iç fırtınalar içinde savrulan neredeyse trajik bir karakterdir. Yine de özellikle finalde mizah kullanılabilirdi. Çünkü ancak savaşın erkeği ehlileştirebileceği görüşü bugünün açısından baktığımızda gülünç kalıyor.

Zehra İpşiroğlu

İlgili yazılar