FRANKFURT OPERASI’NDA LULU

FRANKFURT OPERASI’NDA LULU

Bu yazı Zehra İpşiroğlu tarafından yazılmış ve 10 Ocak 2025 tarihinde tiyatroylailgilihersey‘de yayımlanmıştır. Bu yazıyı kaynağında okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Erkeğin Yarattığı Kadın

Bütün erkekler toplanmış. Aç kurtlar gibi Lulu’nun yerin yedi kat yerin dibinden dışarı çıkarılmasını izliyorlar.

Çamurdan çıkarılan kadın

İri yarı bir hayvan terbiyecisi yaka paça dışarı çekiyor onu. Lulu’nun bedeninin her yeri pislik ve çamur içinde, ürkek, yabanıl bir hayvan gibi. Kaba saba eller bedenini siliyor, sabunluyor, temizliyor. Yeraltından çıkarılan bu ne olduğu belirsiz yaratığın kısa sürede bütün erkeklerin başını döndürecek bir kadına dönüşeceğini hayal etmek bile zor.
Ya Lulu yerin dibinden çıktığı anda ortaya çıkan ve gölge gibi peşinden ayrılmayan küçük Lulu kim? Onun çocukluğu mu, henüz el değmemiş hali mi yoksa ruhu mu? Lulu yer altından çıkarıldığı anda sahnede beliren danscı Evi Poaros ona yaşamının sonuna kadar adım adım eşlik ediyor, öldüğünde ise sessizce gözden yitip gidiyor.
Ressam Lulu’ya tecavüz eden ilk erkek… Bütün erkekler Lulu’nun çevresinde fır dönüyor ama o kendisini sürekli olarak itip horlayan şiddet dolu Dr. Schön’e aşık. Sado mazoist bir ilişki mi, yoksa güvence arayışı mı? Uygarlık dünyasının gözdesi olan Schön maço tavırları, hoyratlığı ve saldırganlığı ile kadınları hiçe sayan tipik bir toksik erkek.

Fotoğraf: Barbara Aumüller

Lulu kim?

Kim Lulu, sadece cinselliğe indirgenmiş bedeniyle erkekleri baştan çıkaran bir vamp kadın mı? Çamura batmış bir pislik mi? Erkeklerin hayallerine göre sürekli biçim değiştiren bir yaratık mı? Aslında Lulu’nun içine düştüğü ‘uygarlık dünyasında’ adı bile yok, çünkü erkekler cinsellik yaşantılarına ve hayallerine göre kedicik, orospu, yılan, tatlı çocuk, melek, minyon, hazine, şeytancık, darağacı ipi, ölüm meleği, pislik gibi farklı farklı adlar veriyorlar ona. Çevresinde fır dönen bütün bu ‘uygar’ erkekler seks, eğlence, para ve rekabet tutkunu. Lulu’yu da insan olarak değil sadece bir arzu nesnesi olarak görüyorlar.
“Ben bu dünyada benden istenilen ya da talep edilenin dışında bir şey olmak istemedim”.
Lulu’nun kim olduğunu kendisinin de bilmediğini gösteren bu sözleri bugün de bize çok tanıdık gelmiyor mu? Bugün de onun gibi sadece erkek odaklı yaşayan ve kendi kimliği, kendi yaşamı olmayan nice kadın yok mu?

Lulu kurban mı fail mi?

Muhteşem kolaratur soprano sesiyle Brenda Rae’nin oyanadığı Alban Berg’in bestelediği Lulu’yu Almanya’nın en iyi operası olarak ünlenmiş olan Frankfurt Operası’nda izliyoruz. Yazar Frank Wedekind’in metninde Lulu erkeklerin sadece oradan oraya fırlattıkları bir çöp parçası; yönetmen Loschky’nin sahne yorumunda ise sadece avlanan bir kurban değil aynı zamanda avlayan bir fail. Kendisine sürekli şiddet uygulayan büyük aşkı Dr.Schön’ü öldürmesiyle olaylar doruk noktasına ulaşıyor. Lulu’nun katil olması yaşadığı sevgisizliğin ve aşağılanmanın bir sonucu. Bundan sonra onu bekleyen sadece ard arda gelecek olan felaketler zinciridir. Ama sonuna kadar karşı koyar, savaşır. Sonunda da kendisini öldürmek isteyen Joe’nin elindeki bıçağın üstüne atlayarak kendini öldürür. Lulu ona hiç bir hak tanınmayan bu eril dünyada kim olduğunu bilmeden yaşamıştır, bu sahne yorumunun finalinde öldürülmemesi kendini öldürmesi belki de onun hayatındaki tek seçimdir.

Zenginler ve yoksullar dünyasındaki çürümüşlük

Dönen sahne tasarımı ve kostümler 1920 li yıllardan kesitler yansıtıyor (K.Schlipf). Zenginler şampanyalarını tokuştururken, yoksullar çöp yığınlarının içinde yuvarlanıyorlar. Lulu ise katil olduğu andan itibaren zenginlerin dünyasından çıkıp yeraltı dünyasının karanlığında buluyor kendini. Zenginlerin dünyası da yoksulların dünyası da kimsenin kimseye el uzatmadığı bir yozlaşmışlığı ve çürümüşlüğü yansıtır. İlişkilerdeki iletişimsizlik, kopukluk, çürümüşlük, aynı zamanda kırılganlık, çaresizlik, uyumsuzluk Alban Berg’in on iki ton müziğinde çok çarpıcı bir biçimde çıkıyor.
Avusturyalı yazar Frank Wedekind’in metninde yer alan ilginç bir olgunun da kadınlar arası dayanışma olduğu söylenebilir ama bugünün açısından baktığımızda çok güncel olan bu motif bu sahne yorumunda ikinci plana itiliyor. Zenginler dünyasında Lulu’nun dışındaki tek kadın Kontes Geschwitz Lulu’ya aşıktır, Lulu Schön’ü öldürdükten sonra onu yurt dışına kaçırır, böylelikle hapisten kurtarır. Ama Lulu yine de kendisini bekleyen acı sondan kurtulamaz.

Lulu: Eril çarkın dişleri arasında yok olan kadın

Lulu kim? Gerçek mi hayal ürünü mü, kurban mı yoksa şeytan mı? Operanın laytmotifini oluşturan ve cinselliğe gönderme yapan pislik ve çamur olgusunun önemli bir ipucu verdiğini düşünüyorum. Cinsellik objesi olarak hem iğrenç hem çekici baştan çıkarıcı bir kadındır Lulu. Bu açıdan onun eril dünyanın ürettiği hem itici hem de çekici bir fantezi olduğu söylenebilir.
Lulu ataerkil dünyada sahip çıkılan, sömürülen, ehlileştirilen ve yok edilen kadının/ kadınların trajik öyküsünü anlatıyor. Bu sahne yorumunda ise Lulu her ne kadar etkin gösterilmeye çalışıyorsa da sonuçta eril dünyada yok edilen bir kurban olmanın dışına çıkamıyor.

İlgili yazılar