İki Oyun: Brand – Peer Gynt
Henrik Ibsen (1828-1906), 1850’lerden ölümüne kadar süren kesintisiz üretimiyle dünya tiyatrosunun olduğu kadar ‘Hedda Gabler’den ‘Bir Halk Düşmanı’na, bu oyunların pek çoğuyla sinemanın da vazgeçilmezleri arasında yer almıştır.
Ölümünün yüzüncü yılı anısına bir araya getirilmiş olan Brand (1866) ve Peer Gynt (1867) ise Ibsen’in yapıtlarının tümünde ele aldığı çok temel bir sorunu, yalan-gerçek ilişkisini gündeme getiriyor.
Soyut bir idealizmle dini, yaşamında odak noktası yapan ve dinsel ilkelere göre “ya hep ya hiç” anlayışıyla yaşamını sürdüren Brand, sonunda her şeyini yitirerek dibe vuruyor. Bütün yaşamı koca bir başarısızlık örneğidir. Düş dünyasında yaşayan Peer Gynt’ün serüven dolu renkli yaşamıysa, kayıplar ve başarısızlık dizisinden oluşur. Brand’in buzlu sarp dağların arasında inzivaya çekilmiş yaşamıyla Peer’in tüm dünyayı karış karış gezip dolaşan serüven dolu yaşamı arasında temel bir ayrım yoktur aslında. Her ikisi de yalnızca hayallerinde yaşayarak kendilerini kandırırlar. Bu açıdan yaşamları koca bir aldatmacadan başka bir şey değildir…