“Lena, Leyla ve Diğerleri” Ankara’da

Bu yazı Can Aksel Akın tarafından yazılmış ve 26 Ekim 2020 tarihinde Telgrafhane‘de yayımlanmıştır. Bu yazıyı kaynağında okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

“Üçüncü Tiyatro“ olarak da adlandırılan feminist tiyatronun ülkemizdeki sayılı ürünlerinden biri Lena, Leyla ve Diğerleri. Oyunda umutsuzluk, umut, aile içi şiddet, birey olarak varlığı kabul edilmeyen kadınlar, baş kaldırı, göçmenlik, kültürel uyuşmazlıklar, din sömürüsü, kadının yeniden kimliğini kazanması gibi kadına dair birçok sorun konu ediliyor.”

Sadece bir izleyici olarak değil, aynı zamanda müziklerini de yaptığım bir oyun hakkında yazarak Telgrafhane okuyucularına yeniden merhaba demek istiyorum. Sıradan bir oyun değil, “Üçüncü Tiyatro“ olarak da adlandırılan feminist tiyatronun ülkemizdeki sayılı ürünlerinden biri Lena, Leyla ve Diğerleri. Oyunda umutsuzluk, umut, aile içi şiddet, birey olarak varlığı kabul edilmeyen kadınlar, baş kaldırı, göçmenlik, kültürel uyuşmazlıklar, din sömürüsü, kadının yeniden kimliğini kazanması gibi kadına dair birçok sorun konu ediliyor. Trajik bir yaşam öyküsü çerçevesinde Kiev’den, İstanbul’un kenar mahallesine yerleşen bir kadının kimlik bunalımı, yok olması incelikli bir şekilde işleniyor. Öykünün gerçekliğini bilemiyoruz, ama gerçekmiş kadar ete kemiğe bürünmüş usta yazar Zehra İpşiroğlu’nun kaleminde.

24 Ekim akşamı değerli genç tiyatro insanı Ozan Demircioğlu’nun sanat yönetmenliğini yaptığı Bambu Tiyatro’nun Ankara/Kızılay’daki sahnesi için çok heyecanlı bir akşamdı. Pandemi’den önce henüz yeni açılan sahne, uzun bir sessizlik döneminin ardından kendi evinde ilk prodüksiyonunu gerçekleştirmiş oldu. Covid-19 ile alakalı sosyal mesafe kurallarına uygun, dikkatli bir şekilde gerçekleşen temsil için özellikle seçilen tek kişilik bir oyundu.

Değerli yazarımız Zehra İpşiroğlu’nun yazdığı oyunun prodüksiyonunda birçok ilkler yaşandı. Yeniden Ankara’lı olan Deniz İnci Yenilmez oyunculuğu ile Lena’yı, Leyla’yı, diğerlerini ve giderek Leyna’yı üstün bir performansla canlandırdı. Kimi anlar duygulandırdı, kimi anlar tebessüm ettirdi, kimi anlar umutlandırdı, kimi anlar öfkelendirdi ve üzdü. Genç oyuncu, oyunculuk için yaşadığını tüm salonu etkisi altına alarak gösterdi. Kendi şehrine döndükten sonraki ilk başrolüydü Deniz İnci Yenilmez’in. Bu bir genç sanatçı için her zaman çok anlamlıdır.

Bir diğer ilk ise, ilk yönetmenlik deneyimini yaşayan Nurcihan Ersoy’undu. Birçok başarılı oyunculuk, seslendirme deneyiminin ardından yaratıcı rejisi ve berrak zihniyle tüm ekibi uyumlu bir şekilde tek bir hedefe kilitlemeyi başardı. Son ilk ise asla diğer ilk ikisinden daha az önemli değil, yukarıda bahsettiğimiz Ankara Kızılay’da perdesini açan Bambu Sahne’nin kendi evinde ilk prodüksiyonunu sergilemesiydi.

“Lena, Leyla ve Diğerleri” Türkiye’de aslında birçok kez sahnelenmiş, konusunun başarılı oyunlardan biri. Devlet Tiyatro’larının da repertuvarında yer alan bir eser. Sivas Devlet Tiyatroları ve İstanbul’da Bakırköy Belediye Tiyatrosu başta olmak üzere oyun tiyatro literatürüne girmiş. Genel olarak 1990-2000’li yıllar Türkiye’sini yansıtıyor, ancak günümüze de paralellikleri var. Feminist akımların cumhuriyet tiyatrosuna geç yansıması bilinen bir gerçek, dünyadaki 1960’lı yıllardaki hareketlilik, özellikle ülkemize 1990’lı yıllardan itibaren ancak kuvvetlenerek yansıma şansına sahip olmuştu. Leyna da, bu akımın kuvvetli bir temsilcisi olarak görülebilir. Üçüncü Tiyatroyla, ilgilenenlerin kesinlikle izlemesi gereken bir oyun.

Oyunun diğer produksiyonları izleme şansım ne yazık ki olmamıştı. Müziklerine başladıktan sonra da etkilenmemek için özellikle izlemedim. Zehra İpşiroğlu’nun metni, güncelliğiyle bazı çevreler için çok şiddetli bir şekilde var olan bir metin. Bambu Tiyatro ülkemizin sınırlı kadın oyunlarına yeni ve anlamlı bir katkı sunmuş oldu.

Tek kişilik oyunlar her zaman zor, oyuncunun nefes alabileceği anlar çok sınırlıdır. Bu oyunda da, sahnede canlandırılan birden çok karakterin, yaşadığı hikâyelerin canlı, etkileyici bir şekilde izleyiciye aktarılması tercih edildi. Tek perdede sahnelenen oyun, yoğunlaşma gerilme ve çözümlenme doğrultusuna ilerliyor. Video-art gibi yardımcı teknikler kullanılmadı, yardımcı olarak sadece dış sesler ve müzik var. Lena, Leyla ve giderek Leyna üzerinden toplumsal bir yara olan, kadına şiddet, onun bir birey kabul görme mücadelesi üzerinde yoğunlaşılıyor. Deniz İnci Yenilmez’in aktardığı her cümle, her nefes üzerinde düşünülerek ve oyunun bütünselliğini arttırmak için değerlendirilmiş… Oyunun yaratıcı ekibinin bir üyesi olarak değerli yönetmenimiz Nurcihan Ersoy’un ve Deniz İnci Yenilmez’in hiç bir emekten kaçınmadan sergilediği performansın kesinlikle izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ukrayna’dan sevdiği bir adamla Mustafa’yla, İstanbul’un kenar mahalle gettolarının birine yerleşiyor. Mustafa’nın ailesiyle yaşayan Lena’nın Kiev’de yaşadığı güzel çocukluk ve gençlik döneminden sonra Türkiye’de yaşadığı aile içi çatışma ve toplumsal sorunlar ne o zaman için ilkti, ne de ne yazık ki bugün son. Ülkemizde bir eğitim atılımı olmadığı taktirde Zehra İpşiroğlu’nun eseri asla güncelliğini kaybetme imkanına sahip olamayacak. Hayatımızda yeri olmazsa bile metindeki Mustafalar hiç bir zaman Lena’ların, Leyla’ların ve diğerlerinin hayatlarından çıkmayacak.

Lena, Leyla ve Diğerleri, öldürülen, acı çektirilen kadınlarımızın acılarını da, hatıralarını unutmamamız için yeni bir işaret fişeği olurken, aynı zamanda da izleyenlerin kendilerini irdelemesi için bir fırsat veriyor.

İlgili yazılar
Yorum yapın

Your email address will not be published.Required fields are marked *